Lilypie Second Birthday tickers

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bilinçsiz Hamileyiz Hepimiz

(Ekşi Sözlükteki yazımdan)


gelin itiraf edelim; hamilelik çok boktan bir şey! hatta dünyanın en boktan şeyleri listesi yapsak rahat ilk ona girer. yoo yoo hemen tüyleriniz dikelmesin. siz ve sizin gibiler yüzünden her şeyi çok daha ağır yaşıyoruz zaten. bu cümleyi kurduğun andan itibaren, anneliğin, güdülerin, anneliğe hazır olup olmadığın sorgulanmaya başlar bu ülkede. bilmiyorum belki başka ülkelerde de. zira öyle bir tablo yaratılmıştır ki hamilelik = bebek, hamileliğe laf etmek = bebeğe laf etmek, sevmemek ki gerekirse bebeğe de laf ederim lan, sinirliyim gelmeyin üzerime.

ne diyorduk, hamilelik ve bebek iki ayrı şey dostlarım ve sonuç güzelse çekilen çile kutsal falan değil. evet bu lanet 9 ayın sonunda ortaya şahane (ki aslında artık ondan da şüphe ediyorum yaşamadan inanmamak lazım)(ama hamileliğin tek güzel tarafı o şu an gerçekten, bebeği hayal etmek) bir şey geliyor olabilir, ama arkadaş gelen şeyin şahaneliği o 9 aylık zulmü sıfırlamıyor maalesef. peki elinizi vicdanınıza koyun. bu ülkede kim çocuk doğurmanın, hamile kalmanın ve hatta cinselliğin detaylarını deneme yanılma yöntemiyle değil de, algımıza göre hazırlanmış net bilgiyle öğrendi??

bizlerin en büyük bilgi kaynağı ne biliyor musunuz? televizyon dizileri, sinemalar. onları izlediğimizde de hamileliğe dair ilk öğrendiğimiz şey: bir kere seviş hamilesin! hayatında ilk kez, tecavüze uğra cart hamilesin! evlen gerdek gecende seviş kocanla; hamilesin. demek ki neymiş, hamile kalmak dünyanın en kolay işiymiş. peki sonra pratikte nasıl oluyor bunun karşılığı; çocuk sahibi olmaya karar veriyorsun, bir ay geçiyor: olamaz!!! hamile değilsin. kesin bir sorun var, kesin çocuğun olmuyor!!! sağdan soldan konuştuğun bir iki kişi, “olur öyle ya, hemen olmayabilir” der, biraz yatışırsın, ikinci ay geçer, yine hamile değilsin. artık eminsindir. doktora gitmek gerekir. ulan tvlerde üfleseler hamile kalıyor kadınlar!!!! ya doktora gidersin, ya okumaya, araştırmaya başlarsın ve görürsün ki koskoca bir ayda kadının yumurtası sadece 1 gün çiftleşmeye müsait oluyor. o gün de stresti, hava durumuydu bilmem neydi, hamile kalamayabiliyorsun bile. ne???? 1 gün mü? lan o adamlar kadınlar hep gerdeği o 1 güne mi denk getiriyorlar. tecavüzler hep o vakitte mi gerçekleşiyor. bir ton küfredersin o senaristlere de, yapımcılara da, okulda gereken eğitimi vermeyen eğitimcilere de…

bu kademeyi aştık diyelim ki, hamileyiz artık. yine tv’den, kitaptan, sağdan soldan, eş dosttan (ki en gıcık olunacaklar bunlar aslında, niye doğruyu söylemiyonuz lan????) öğrendiğin kadarıyla hamilelik çok şahane bir şey. aman da kutsal bir görev. bir bebek taşıyorsun karnında, her anın çok mutlu. miden bile bulansa sen mutlu olmalısın zira bu bulantı sana bebeği hatırlatmalı. manyak mısınız lan!!!! bluantının, ağrının, sızının güzeli mi olur??? sonra dışarıdan iyi hoş da yaşayana kadar kimse fark etmiyor ki hamile kalmak demek içinde bir yaratık olması demek!!! canlı lan?? bildiğin beslenen, büyüyen minyatür bir yaratık oluşuyor. bu bilgi de daha önce konuştuğun, öğrendiğin, sindirdiğin bir şey olsa belki daha sakin karşılayacaksın. ama şu koşullarda dehşete düşebiliyor insan. ya da yine öğrenilmişlikle gayet normal yaşıyor bilmiyorum ama şöyle bir iddiam var; o hamileliğin ilk aylarındaki bulantılar gayette bu acayip duruma kadının şok olması yüzünden yaşanıyor. doktorum bana ultrasona bakıp “hah sırt oluşmuş.” dediğinde adamın üstüne kusacaktım resmen. “allahım içimde bir sırt oluşmuş.” neyse bir süre sonra alışıyorsun, kanıksıyorsun ve normalleştiriyorsun iyice durumu.

sonrasında bir sürü şeyden biri olarak doğum şekli geliyor gündeme. normal mi sezeryan mi? bugüne kadar bir kez olsun denk gelmedim ki hamile kadınlar ya da doğurmuş kadınlar “doğum şöyle olur, şu sırayla gerçekleşir, şu aşamada şöyle yaparsan şöyle rahat edersin, sezeryanda ise şöyle şöyle bir yol izleniyormuş…” falan desinler. yoook nerde. gerek yok ki. bugüne kadar nasıl gelmiş: “ normal doğum acıtıyor şekerim ben sezeryan ile doğum yapıcam.”, “ aa öyle diyorsun ama normal en sağlıklısı. hem sezeryan da sonra ağrı yapıyor.” kazara bir öğrenmeyi denediğinde bakıyorsun ki mesela, normal doğum esnasında kemikler çatır çatır ayrılıyor. hayır bu sağlıksız ya da riskli değil. ama alışılması gereken bir bilgi. bu bilgiyi doğum esnasında öğrenseydim ya da çatırtıları duysaydım, panik atak geçirip bayılmam işten bile olmazdı. yine doğum esnasında hangi kasın ne yaptığı, hangi kasın güçlü olmasının işi kolaylaştırdığını, nefes alma işinin bir doğumun 5 dakika mı 5 saat mi süreceğini bile belirlediğini öğrendiğinde, yaşayacağı travmanın önüne geçebilir insan. hayatı kolaylaştırır.

ama ne gerek vaaaar, ezberden yaşayıp gidiyoruz işte. hem allah ne derse o olur. hem de işin ucunda bebek varsa tüm çileler çekilebilir. anne babalarımız biliyorlar mıydı ki? vs vs vs…

demem o ki, yarın bir gün hamile kalacak olan arkadaşlar. her adımı öğrenin sonra yaşayıp yaşamamaya karar verin. yaşadığınızda ambale olmayın. he belki hiç sorunsuz bir 9 ay geçirirsin, şahane. ama aksi ihtimal için oku, öğren, baba adayına da öğret her bi şeyi.

olur da yarın bi gün bunu okursa diye, doğacak bebeğe not: len trip yapma. sana bir şey mi dedik! senle ne ilgisi var söylenmelerimin. dur, senle ilgili olan doğduktan sonra.
hamileliği böyle yaşamayan, araştıran, öğrenen, çilesini kabul eden arkadaşlara not: size demedim, size demediiim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

23 Haziran 2010 Çarşamba

Bilinçsiz Hamileyiz Hepimiz

(Ekşi Sözlükteki yazımdan)


gelin itiraf edelim; hamilelik çok boktan bir şey! hatta dünyanın en boktan şeyleri listesi yapsak rahat ilk ona girer. yoo yoo hemen tüyleriniz dikelmesin. siz ve sizin gibiler yüzünden her şeyi çok daha ağır yaşıyoruz zaten. bu cümleyi kurduğun andan itibaren, anneliğin, güdülerin, anneliğe hazır olup olmadığın sorgulanmaya başlar bu ülkede. bilmiyorum belki başka ülkelerde de. zira öyle bir tablo yaratılmıştır ki hamilelik = bebek, hamileliğe laf etmek = bebeğe laf etmek, sevmemek ki gerekirse bebeğe de laf ederim lan, sinirliyim gelmeyin üzerime.

ne diyorduk, hamilelik ve bebek iki ayrı şey dostlarım ve sonuç güzelse çekilen çile kutsal falan değil. evet bu lanet 9 ayın sonunda ortaya şahane (ki aslında artık ondan da şüphe ediyorum yaşamadan inanmamak lazım)(ama hamileliğin tek güzel tarafı o şu an gerçekten, bebeği hayal etmek) bir şey geliyor olabilir, ama arkadaş gelen şeyin şahaneliği o 9 aylık zulmü sıfırlamıyor maalesef. peki elinizi vicdanınıza koyun. bu ülkede kim çocuk doğurmanın, hamile kalmanın ve hatta cinselliğin detaylarını deneme yanılma yöntemiyle değil de, algımıza göre hazırlanmış net bilgiyle öğrendi??

bizlerin en büyük bilgi kaynağı ne biliyor musunuz? televizyon dizileri, sinemalar. onları izlediğimizde de hamileliğe dair ilk öğrendiğimiz şey: bir kere seviş hamilesin! hayatında ilk kez, tecavüze uğra cart hamilesin! evlen gerdek gecende seviş kocanla; hamilesin. demek ki neymiş, hamile kalmak dünyanın en kolay işiymiş. peki sonra pratikte nasıl oluyor bunun karşılığı; çocuk sahibi olmaya karar veriyorsun, bir ay geçiyor: olamaz!!! hamile değilsin. kesin bir sorun var, kesin çocuğun olmuyor!!! sağdan soldan konuştuğun bir iki kişi, “olur öyle ya, hemen olmayabilir” der, biraz yatışırsın, ikinci ay geçer, yine hamile değilsin. artık eminsindir. doktora gitmek gerekir. ulan tvlerde üfleseler hamile kalıyor kadınlar!!!! ya doktora gidersin, ya okumaya, araştırmaya başlarsın ve görürsün ki koskoca bir ayda kadının yumurtası sadece 1 gün çiftleşmeye müsait oluyor. o gün de stresti, hava durumuydu bilmem neydi, hamile kalamayabiliyorsun bile. ne???? 1 gün mü? lan o adamlar kadınlar hep gerdeği o 1 güne mi denk getiriyorlar. tecavüzler hep o vakitte mi gerçekleşiyor. bir ton küfredersin o senaristlere de, yapımcılara da, okulda gereken eğitimi vermeyen eğitimcilere de…

bu kademeyi aştık diyelim ki, hamileyiz artık. yine tv’den, kitaptan, sağdan soldan, eş dosttan (ki en gıcık olunacaklar bunlar aslında, niye doğruyu söylemiyonuz lan????) öğrendiğin kadarıyla hamilelik çok şahane bir şey. aman da kutsal bir görev. bir bebek taşıyorsun karnında, her anın çok mutlu. miden bile bulansa sen mutlu olmalısın zira bu bulantı sana bebeği hatırlatmalı. manyak mısınız lan!!!! bluantının, ağrının, sızının güzeli mi olur??? sonra dışarıdan iyi hoş da yaşayana kadar kimse fark etmiyor ki hamile kalmak demek içinde bir yaratık olması demek!!! canlı lan?? bildiğin beslenen, büyüyen minyatür bir yaratık oluşuyor. bu bilgi de daha önce konuştuğun, öğrendiğin, sindirdiğin bir şey olsa belki daha sakin karşılayacaksın. ama şu koşullarda dehşete düşebiliyor insan. ya da yine öğrenilmişlikle gayet normal yaşıyor bilmiyorum ama şöyle bir iddiam var; o hamileliğin ilk aylarındaki bulantılar gayette bu acayip duruma kadının şok olması yüzünden yaşanıyor. doktorum bana ultrasona bakıp “hah sırt oluşmuş.” dediğinde adamın üstüne kusacaktım resmen. “allahım içimde bir sırt oluşmuş.” neyse bir süre sonra alışıyorsun, kanıksıyorsun ve normalleştiriyorsun iyice durumu.

sonrasında bir sürü şeyden biri olarak doğum şekli geliyor gündeme. normal mi sezeryan mi? bugüne kadar bir kez olsun denk gelmedim ki hamile kadınlar ya da doğurmuş kadınlar “doğum şöyle olur, şu sırayla gerçekleşir, şu aşamada şöyle yaparsan şöyle rahat edersin, sezeryanda ise şöyle şöyle bir yol izleniyormuş…” falan desinler. yoook nerde. gerek yok ki. bugüne kadar nasıl gelmiş: “ normal doğum acıtıyor şekerim ben sezeryan ile doğum yapıcam.”, “ aa öyle diyorsun ama normal en sağlıklısı. hem sezeryan da sonra ağrı yapıyor.” kazara bir öğrenmeyi denediğinde bakıyorsun ki mesela, normal doğum esnasında kemikler çatır çatır ayrılıyor. hayır bu sağlıksız ya da riskli değil. ama alışılması gereken bir bilgi. bu bilgiyi doğum esnasında öğrenseydim ya da çatırtıları duysaydım, panik atak geçirip bayılmam işten bile olmazdı. yine doğum esnasında hangi kasın ne yaptığı, hangi kasın güçlü olmasının işi kolaylaştırdığını, nefes alma işinin bir doğumun 5 dakika mı 5 saat mi süreceğini bile belirlediğini öğrendiğinde, yaşayacağı travmanın önüne geçebilir insan. hayatı kolaylaştırır.

ama ne gerek vaaaar, ezberden yaşayıp gidiyoruz işte. hem allah ne derse o olur. hem de işin ucunda bebek varsa tüm çileler çekilebilir. anne babalarımız biliyorlar mıydı ki? vs vs vs…

demem o ki, yarın bir gün hamile kalacak olan arkadaşlar. her adımı öğrenin sonra yaşayıp yaşamamaya karar verin. yaşadığınızda ambale olmayın. he belki hiç sorunsuz bir 9 ay geçirirsin, şahane. ama aksi ihtimal için oku, öğren, baba adayına da öğret her bi şeyi.

olur da yarın bi gün bunu okursa diye, doğacak bebeğe not: len trip yapma. sana bir şey mi dedik! senle ne ilgisi var söylenmelerimin. dur, senle ilgili olan doğduktan sonra.
hamileliği böyle yaşamayan, araştıran, öğrenen, çilesini kabul eden arkadaşlara not: size demedim, size demediiim.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...