Lilypie Second Birthday tickers

28 Temmuz 2010 Çarşamba

C'est La Vie

Dün akşam saat 8 civarı, Aylin'le otururken kapı çaldı. Aylin “kim o” dedi. “Migros” demişler. “Allah allah” diyerek açtık aşağı kapıyı. Savo vantilatör almıştı o geldi aklıma, acaba onu mu göndertmişti? Ama böyle bir hizmeti yoktu bildiğim kadarıyla Migros'un. İki adam, elleri kolları poşet dolu geldiler kapıya. “Yanlış geldiniz herhalde, isim nedir?” dedik, benim ismimi söylediler. Poşette, 6 paket kocamanından bebek bezi, bebekler için ıslak mendiller, alt değiştirme örtüleri, bebe tırnak makası, bebe törpüsü, bebe şampuanları, bebe yağları, anne için göğüs pedi, bebe pudraları... daha neler neler... Poşetleri aldık, kağıtları inceledik yurt dışında yaşayan bir arkadaşımız internetten vermiş siparişi, tak diye kapımıza göndermiş ihtiyacımız olacak bilumum şeyi.

Nasıl duygulandığımı anlatmam zor. Anlık, sadece bu yaşanandan sebep bir duygulanma değil hissettiğim, tüm hamilelik boyunca yaşadığımız benzer bir sürü şey geldi gözümün önüne. Müjdat Gezen'in bir röportajda Zeki-Metin için söylediği bir söz var, sürekli hatırlarım; “Metin para biriktirir, Zeki dost biriktirir...” Biz de ne çok dost biriktirmişiz, sürekli söylediğimiz, yaşamımıza oturtmaya çalıştığımız paylaşma, dayanışma kültürünü ne güzel başarmışız ki hamileliğimin başından itibaren böyle güzel şeyler yaşıyoruz diye düşündüm.

Bebeğimizin odasını, çok sevgili bir çift arkadaşımız aldı. Kardeşin kardeşe bu denli içten destek olmadığı günümüzde, tak diye bin liraya oda aldılar kızımıza. Başka bir arkadaşımız “Bezler benden, biriktirmeye başlıyorum şimdiden.” deyip bez almaya başladı. Başka bir çift arkadaşımız tüm yorgunluk, daralmışlık, zamansızlık ve parasızlık anımızda tatile götürdü bizi. Başka biri Amerika'dan yaptığı alışverişle doldurdu kızımızın gardrobunu.Bebeğin perdesi, lambası, kıyafetleri, duvar stickerı, bebek arabası, küveti, ilk kitabı, oyuncağı, doğumda dağıtılacak bebek süsleri... daha neler neler. Bebeğin her şeyi tamken bizim aldığımız şeylerin sayısı 5'i bulmaz. Bizden önce düşünüp, bize bırakmadan her şeyi halletti arkadaşlarımız. Sadece maddi paylaşımdan da bahsetmiyorum, bir kısım arkadaşımız gelip evin temizliğini yaptılar, perde, tül ütülediler. Bir kısmı her daraldığımda ikiletmeden yanımda oldu. Kendi gelse de gelemese de çikolata, tatlı gönderip hayatımı tatlandıran oldu. İhtiyacımızı bilip, çevresini kastırıp, özel uğraşıp evden yapabilecek iş bulmamı sağlayanlar...

İşte hani klişe bir laf var ya “Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum.” Savaş'la konuşuyoruz da, ne güzel bir dünya yaratmışız, başka bir dünyayı, tüm dünyaya olmasa da kendi hayatımıza ne güzel geçirmişiz, tam da böyle bir dünyaya çocuk getirmek isterdim, çocuğumuzu getirmek istediğimiz dünyayı yaratmışız.

Çok mutluyuz ailecek, paylaşım, dayanışma, kolektivizm hayal değil bunlar, “bireyci kültüre karşı direnirsen kazanırsın”. Para biriktirmemişiz ne çıkar, hayatı paylaşan dostlar biriktirmişiz biz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

28 Temmuz 2010 Çarşamba

C'est La Vie

Dün akşam saat 8 civarı, Aylin'le otururken kapı çaldı. Aylin “kim o” dedi. “Migros” demişler. “Allah allah” diyerek açtık aşağı kapıyı. Savo vantilatör almıştı o geldi aklıma, acaba onu mu göndertmişti? Ama böyle bir hizmeti yoktu bildiğim kadarıyla Migros'un. İki adam, elleri kolları poşet dolu geldiler kapıya. “Yanlış geldiniz herhalde, isim nedir?” dedik, benim ismimi söylediler. Poşette, 6 paket kocamanından bebek bezi, bebekler için ıslak mendiller, alt değiştirme örtüleri, bebe tırnak makası, bebe törpüsü, bebe şampuanları, bebe yağları, anne için göğüs pedi, bebe pudraları... daha neler neler... Poşetleri aldık, kağıtları inceledik yurt dışında yaşayan bir arkadaşımız internetten vermiş siparişi, tak diye kapımıza göndermiş ihtiyacımız olacak bilumum şeyi.

Nasıl duygulandığımı anlatmam zor. Anlık, sadece bu yaşanandan sebep bir duygulanma değil hissettiğim, tüm hamilelik boyunca yaşadığımız benzer bir sürü şey geldi gözümün önüne. Müjdat Gezen'in bir röportajda Zeki-Metin için söylediği bir söz var, sürekli hatırlarım; “Metin para biriktirir, Zeki dost biriktirir...” Biz de ne çok dost biriktirmişiz, sürekli söylediğimiz, yaşamımıza oturtmaya çalıştığımız paylaşma, dayanışma kültürünü ne güzel başarmışız ki hamileliğimin başından itibaren böyle güzel şeyler yaşıyoruz diye düşündüm.

Bebeğimizin odasını, çok sevgili bir çift arkadaşımız aldı. Kardeşin kardeşe bu denli içten destek olmadığı günümüzde, tak diye bin liraya oda aldılar kızımıza. Başka bir arkadaşımız “Bezler benden, biriktirmeye başlıyorum şimdiden.” deyip bez almaya başladı. Başka bir çift arkadaşımız tüm yorgunluk, daralmışlık, zamansızlık ve parasızlık anımızda tatile götürdü bizi. Başka biri Amerika'dan yaptığı alışverişle doldurdu kızımızın gardrobunu.Bebeğin perdesi, lambası, kıyafetleri, duvar stickerı, bebek arabası, küveti, ilk kitabı, oyuncağı, doğumda dağıtılacak bebek süsleri... daha neler neler. Bebeğin her şeyi tamken bizim aldığımız şeylerin sayısı 5'i bulmaz. Bizden önce düşünüp, bize bırakmadan her şeyi halletti arkadaşlarımız. Sadece maddi paylaşımdan da bahsetmiyorum, bir kısım arkadaşımız gelip evin temizliğini yaptılar, perde, tül ütülediler. Bir kısmı her daraldığımda ikiletmeden yanımda oldu. Kendi gelse de gelemese de çikolata, tatlı gönderip hayatımı tatlandıran oldu. İhtiyacımızı bilip, çevresini kastırıp, özel uğraşıp evden yapabilecek iş bulmamı sağlayanlar...

İşte hani klişe bir laf var ya “Bu dünyaya çocuk getirmek istemiyorum.” Savaş'la konuşuyoruz da, ne güzel bir dünya yaratmışız, başka bir dünyayı, tüm dünyaya olmasa da kendi hayatımıza ne güzel geçirmişiz, tam da böyle bir dünyaya çocuk getirmek isterdim, çocuğumuzu getirmek istediğimiz dünyayı yaratmışız.

Çok mutluyuz ailecek, paylaşım, dayanışma, kolektivizm hayal değil bunlar, “bireyci kültüre karşı direnirsen kazanırsın”. Para biriktirmemişiz ne çıkar, hayatı paylaşan dostlar biriktirmişiz biz.


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...