Lilypie Second Birthday tickers

11 Ağustos 2011 Perşembe

53. Hafta, Yılanın derisi...

Şu aralar hiçbir şeyi yetiştirememekten yana sıkıntılıyım. Bloga istediğim sıklıkta yazı yazamamaktan, istediğim hızda kitap okuyamamaktan, Yapmayı planladığım bir sürü şeye zaman bulamamaktan... Halbuki ortalamanın epey üstünde rahatım. Dün gece dışarıda içip, gece evde muhabbete devam edip 03.00 civarı yatıp, sabah 11.00'de kalkabilmek lüksüm var. 1 yaşında bir çocuğa rağmen. Ama işte ortalamanın çoğundan daha rahat olmam, yapamadığım şeylere üzülmemi engellemiyor. Niye böyle bir giriş yaptım, kaç zamandır yazmayı düşündüğüm bir çok konuyu hala bloga yazamamış, kısa kısa güncellemeleri bile zamanında yazamıyor olmanın verdiği dertlenme sebebiyle...

Gelelim son haftaya; En son yazdığımdan beri yine koştur koştur sürüyor hayat. Geçtiğimiz çarşamba idi Aze'nin tam doğumgünü. Doğumgünü çocuğunu Gökay'a bırakıp Savaş'la kutlamaya gittik. "Ne şahane yapmışız beaaa, helal bize" temalı, karşılıklı hediyeleşmeli gecemizi geçirdik.

Önceki gün Aze'nin 1 yaş kontrolüne gitmiştik. Boy: 76 cm, Kilo 10.9, Her şey normal... Sonraki günler her akşam dışarılarda dolandık.


Cumartesi günü Perizad ve dünya güzeli Elvin'le görüştük. Cumartesi Anneleri'nin oturma eyleminden gelmişlerdi, kederliydiler. Sonrasında bebelerin sınır tanımaz tüm ilgiyi üzerlerine toplamaları ile annelik, bebekler ve bebek işleri arasında sohbetle geçti günümüz. Hacıpolo'da kahvemizi de içtik ama henüz az bebe soslu derin sohbetler gerçekleştiremedik, umarız yakına.



Pazar günü ise dünya tatlısı Doruk ve ailesine gittik öğle çay-kahvesine. Sevgili Özlem ve Nevzat çok güzel ağırladılar bizi. Funda-Barış-Ayşe İdil de geldiler. Özlem'in yaptığı şahane börekler, kekler yendi, bebeler acayip sosyalleşti. Bu grubun babaları şahane olduğundan onlar bebelerle oynarken anneler miss oturup sohbet edebildi. Emziren anneler grubuna bitmek bilmez teşekkürlerden biri daha gerekiyor bu keyifli zamanlara sebep olduğu için. (Farkettiniz mi Aze Çınar dimdik ayakta)

k.validenin yüze dikkat :))


Ondan sonra kayınvalidelere gittik. Savaş'a aile doğumgünü kutlaması yaptık. Evet bizim ailemizin üçte biri ağustos doğumlu. Aze her zamanki gibi onca kişinin ilgisi içinde kendinden geçti.




Ertesi gün ise uzun yıllardır arkadaşımız olan (Alevilikte musahiplik vardır, bir nevi kardeşlik ilanı, heh Savaş'la Ümit musahipler.) Ümit, Dilek ve oğulları Batu ile birlikteydik. Aze Çınar çok acayip bir akşam geçirdi. En sosyal, en sınırsız, en korku-sevgi-eğlence karışık ve mutlu anlarını. Biz de canlı olarak iki kardeş nasıl yaşıyor onu gördük. Aze Batu'dan bazen çok korktu ama ona rağmen sürekli peşinden dolaştı, gülmekten yıkıldı, zıp zıp zıpladı. Batu'yu taklit edip durdu... Ve o gün doğduğundan beri ilk kez bu kadar saat uyanık kalıp gece 23.30 civarı uyudu.

Bir kaç zamandır bir tadilat işleriyle de uğraşıyoruz. Hem beden hem ruh yoruyor. Göçebe kaplumbağalar olarak yine göçüyoruz. Bu sefer daha bir başka. Ama hayır bu sefer de çok uzun süreli olmayacak. Her göçte biraz daha yük atıyoruz, biraz daha minimalize oluyoruz. Faydası oluyor bence bu taşınmaların :) Çok uzak değil "son" taşınmamız. Biraz daha zamanı var ama çok uzak değil. O zamana kadar zihnimiz de son şekline doğru hızla yol alıyor. Öyle hissediyorum ki aynı zamana denk gelecek zihnimizin olgunlaşması, oturması ile bizim fiziksel olarak da "aha da burası" deyip oturmamız. Eskiden "Yılan gibi olmak lazım" derdik. "Soyulan deriyi boşuna vücutta tutmamak gerek. Hayatında gereksiz yer kaplayan her şeyi kuruyan deri gibi atmak gerek. Hiçbir şeye boyun eğmeyip, kanıksayıp, olumsuz haliyle kabul etmeyip, gerekirse tüm hayatı değiştirmek pahasına silkinip atmak deriyi..." O zamanlar sadece derdik, bir süredir yapıyoruz da dediğimizi. Gitgide duruluyor, sakinliyor, hayatı daha net algılayıp, hayata daha çok gülebiliyoruz. İşte büyümek böyle bir şey herhalde. Bilmiyorum çoğunluk yaşıtımızın artık "yaşlanıyoruz" demeye başladığı bu anlarda bizim "büyüyoruz" dememiz neye denk düşüyor. Ama seviyorum bu halimizi. Adına ister yaşlanmak ister büyümek diyelim.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

11 Ağustos 2011 Perşembe

53. Hafta, Yılanın derisi...

Şu aralar hiçbir şeyi yetiştirememekten yana sıkıntılıyım. Bloga istediğim sıklıkta yazı yazamamaktan, istediğim hızda kitap okuyamamaktan, Yapmayı planladığım bir sürü şeye zaman bulamamaktan... Halbuki ortalamanın epey üstünde rahatım. Dün gece dışarıda içip, gece evde muhabbete devam edip 03.00 civarı yatıp, sabah 11.00'de kalkabilmek lüksüm var. 1 yaşında bir çocuğa rağmen. Ama işte ortalamanın çoğundan daha rahat olmam, yapamadığım şeylere üzülmemi engellemiyor. Niye böyle bir giriş yaptım, kaç zamandır yazmayı düşündüğüm bir çok konuyu hala bloga yazamamış, kısa kısa güncellemeleri bile zamanında yazamıyor olmanın verdiği dertlenme sebebiyle...

Gelelim son haftaya; En son yazdığımdan beri yine koştur koştur sürüyor hayat. Geçtiğimiz çarşamba idi Aze'nin tam doğumgünü. Doğumgünü çocuğunu Gökay'a bırakıp Savaş'la kutlamaya gittik. "Ne şahane yapmışız beaaa, helal bize" temalı, karşılıklı hediyeleşmeli gecemizi geçirdik.

Önceki gün Aze'nin 1 yaş kontrolüne gitmiştik. Boy: 76 cm, Kilo 10.9, Her şey normal... Sonraki günler her akşam dışarılarda dolandık.


Cumartesi günü Perizad ve dünya güzeli Elvin'le görüştük. Cumartesi Anneleri'nin oturma eyleminden gelmişlerdi, kederliydiler. Sonrasında bebelerin sınır tanımaz tüm ilgiyi üzerlerine toplamaları ile annelik, bebekler ve bebek işleri arasında sohbetle geçti günümüz. Hacıpolo'da kahvemizi de içtik ama henüz az bebe soslu derin sohbetler gerçekleştiremedik, umarız yakına.



Pazar günü ise dünya tatlısı Doruk ve ailesine gittik öğle çay-kahvesine. Sevgili Özlem ve Nevzat çok güzel ağırladılar bizi. Funda-Barış-Ayşe İdil de geldiler. Özlem'in yaptığı şahane börekler, kekler yendi, bebeler acayip sosyalleşti. Bu grubun babaları şahane olduğundan onlar bebelerle oynarken anneler miss oturup sohbet edebildi. Emziren anneler grubuna bitmek bilmez teşekkürlerden biri daha gerekiyor bu keyifli zamanlara sebep olduğu için. (Farkettiniz mi Aze Çınar dimdik ayakta)

k.validenin yüze dikkat :))


Ondan sonra kayınvalidelere gittik. Savaş'a aile doğumgünü kutlaması yaptık. Evet bizim ailemizin üçte biri ağustos doğumlu. Aze her zamanki gibi onca kişinin ilgisi içinde kendinden geçti.




Ertesi gün ise uzun yıllardır arkadaşımız olan (Alevilikte musahiplik vardır, bir nevi kardeşlik ilanı, heh Savaş'la Ümit musahipler.) Ümit, Dilek ve oğulları Batu ile birlikteydik. Aze Çınar çok acayip bir akşam geçirdi. En sosyal, en sınırsız, en korku-sevgi-eğlence karışık ve mutlu anlarını. Biz de canlı olarak iki kardeş nasıl yaşıyor onu gördük. Aze Batu'dan bazen çok korktu ama ona rağmen sürekli peşinden dolaştı, gülmekten yıkıldı, zıp zıp zıpladı. Batu'yu taklit edip durdu... Ve o gün doğduğundan beri ilk kez bu kadar saat uyanık kalıp gece 23.30 civarı uyudu.

Bir kaç zamandır bir tadilat işleriyle de uğraşıyoruz. Hem beden hem ruh yoruyor. Göçebe kaplumbağalar olarak yine göçüyoruz. Bu sefer daha bir başka. Ama hayır bu sefer de çok uzun süreli olmayacak. Her göçte biraz daha yük atıyoruz, biraz daha minimalize oluyoruz. Faydası oluyor bence bu taşınmaların :) Çok uzak değil "son" taşınmamız. Biraz daha zamanı var ama çok uzak değil. O zamana kadar zihnimiz de son şekline doğru hızla yol alıyor. Öyle hissediyorum ki aynı zamana denk gelecek zihnimizin olgunlaşması, oturması ile bizim fiziksel olarak da "aha da burası" deyip oturmamız. Eskiden "Yılan gibi olmak lazım" derdik. "Soyulan deriyi boşuna vücutta tutmamak gerek. Hayatında gereksiz yer kaplayan her şeyi kuruyan deri gibi atmak gerek. Hiçbir şeye boyun eğmeyip, kanıksayıp, olumsuz haliyle kabul etmeyip, gerekirse tüm hayatı değiştirmek pahasına silkinip atmak deriyi..." O zamanlar sadece derdik, bir süredir yapıyoruz da dediğimizi. Gitgide duruluyor, sakinliyor, hayatı daha net algılayıp, hayata daha çok gülebiliyoruz. İşte büyümek böyle bir şey herhalde. Bilmiyorum çoğunluk yaşıtımızın artık "yaşlanıyoruz" demeye başladığı bu anlarda bizim "büyüyoruz" dememiz neye denk düşüyor. Ama seviyorum bu halimizi. Adına ister yaşlanmak ister büyümek diyelim.








Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

LinkWithin

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...